DOLAR 41.30 ₺
EURO 48.83 ₺
STERLIN 56.14 ₺
G.ALTIN 4,838.49 ₺
BTC 116,920.69 $
ETH 4,631.08 $
BİST 11,048.11
    SON DAKİKA
    ads
    ads

    Orhan Samast

    Orhan Samast

    Entelektüel kuraklık ve 2 İ Formülü

    Yayınlama: 17 Ağustos 2025 Pazar 23:01 Okunma: 734

    Kapsamlı bilgi ve birikim gerektiren konularla derinlemesine ilgilenmek entelektüel insanların işi. Tam da burada bireysel mi yoksa kurumsal bir birikimden mi bahsediyoruz sorusu gündeme gelir. Konuya daha genel bir perspektiften bakacak ve biraz daha dertlenecek olursak…

    Ülkenin en önemli kaynağı nedir diye sorduğumuzda çok farklı cevaplar alabiliriz ancak bunların en önemlisinin insan kaynağı olduğu noktasında hem fikir olmamız zor değil… İnsan kaynağı olmadan ne tarihi derinliğiniz, ne deniziniz ne de yer altı zenginlikleriniz bir şey ifade eder.

    İklim değişikliğinin etkilerinin çok belirgin şekilde yaşandığı günümüzde en belirgin meselelerden birisi kuraklık. Su olmayınca yaşam her açıdan riske giriyor. Tıpkı siyasal yaşam gibi.

    Siyaset alanını oluşturan tüm alt başlıklarda yeterli bilgi ve derinlemesine analiz toplumları ileriye taşıyacak politikaların üretilmesinde adeta can suyunu ve yakıtını oluşturuyor. Siyasal alandaki stratejik bilgi derinliği ve geleceği tahayyül kabiliyeti hem onu üreteni hem de üretilip uygulandığı toplumu ileriye taşıyor. 

    Bu noktada ülkemizde bir entelektüel kuraklıktan bahsedebiliriz. Bu kuraklığı azaltmaya çalışan yöneticiler, akademisyenler elbette var. Ama sayıları maalesef az…
    Elbette SETA gibi değerli kuruluşlarımız tüm gücüyle çalışıyor ve entelektüel kuraklığa karşı adeta vaha etkisi yapıp çözüm için çabalıyor.

    Her türlü engele rağmen siyasal alandaki sıkışmaları açma noktasında yinede ülke olarak performansımız gayet iyi diyebiliriz. Bir yandan vesayetle mücadele, terörün bitme noktasına getirilmesi, Cumhurbaşkanını halkın seçmesi bile tek başına çok önemli bir adım. AK Parti Genel Başkan Vekili Sayın Efkan Alâ’nın ifade ettiği gibi “bir yandan yollar, köprüler, tüneller, şehir hastaneleri yaparak ülkenin altyapısını oluştururken diğer yandan siyasal otobanlar yaptık”. Siyasi otobanlara yenisi için şimdi sıra Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu’nu modernize etmekte. 

    Halk desteği olmayan hiçbir işin tam başarılı olamayacağını gayet iyi biliyoruz. Bu sebeple önce halkın taleplerinin sağlıklı şekilde alınması, geleceğe dair stratejilerin oluşturulması ve sürecin siyasal iletişim planlaması yapılarak Türkiye Yüzyılı'nın olmazsa olmazı yeni bir siyaset anlayışı getirecek olan yeni sistemi oluşturmak gerekiyor. 

    Bunun sihirli sözcükleri ise 'itibar ve iletişim' 

    Siyasette iletişim, belli bir amaç için yapılır; ikna ve değişim. Başka bir ifadeyle; değişim için ikna etmek amacıyla. Tabi siyaset, her şeyden önce seviye ve üslup işidir. İkna ve değişim için başarının anahtarını ‘2 İ Formülü’ ile açıklayabiliriz.

    İtibar + İletişim = İkna 

    Siyasette başarı iletişim ile başlar. Duayen iletişimci Ali Saydam, birini ya da bir grubu ikna edebilmenizin iki unsura bağlı olduğunu vurgular, ‘vaat ve güven’. Yani akla, gönle hoş gelecek vaatleriniz olacak; ama bu tek başına yetmez, bir de bunu yerine getirebileceğinize dair güveni inşa etmiş olacaksınız… Başka bir deyişle, güven yoksa, siz de yoksunuz…

    Etki - tepki meselesi
    Bazıları etki siyaseti yerine tepki siyasetini tercih ediyor. Uzun yıllardır muhalefetin düştüğü yanılgı da bu. Etkin olacak öneriler üretmek yerine kolay olan tepkiyi tercih ediyor. Özellikle pandemi sonrasında hiçbir şeyden memnun olmayan bir kitle ortaya çıktı. Muhtemelen, pandemi kitlelerde bir anlamda ev hapsi etkisi yaptı ve psikolojik etkileri toplumsal sosyolojiyi yeniden oluşturdu. Memnuniyetsizliği iyi niyetli okuyup eleştiri olarak kabul edelim. Eleştiriyi, daha iyiyi arayanların temel özelliği olarak gördüğümden, eleştiriye açık ve öz eleştiriyi içselleştiren sistemlerin ilerleme ivmesinin daha yüksek olacağını kestirmek zor değil. Tabi iyi niyetle, veriye dayalı ve içi dolu öngörülerle yapıldığında… 

    Türkiye Yüzyılı’nın inşası, bu uluslararası iyilik vizyonunun ete kemiğe bürünmesinde çok önemli bir yer tutacak olan yeni entelektüel anlayış, bilgi ve fikir sahibi iyi insanların ülkesi için bu kuraklığı gidermek adına seferberlik halinde olması ile mümkün olacaktır.

    Bu vesileyle, “Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir” diyen, dönemin büyük entelektüeli ve yol göstericisi, manevi rehberlerimizden Hacı Bektaş-ı Veli’yi Hakk’a yürüyüşünün 754’üncü yıl dönümünde hürmetle ve rahmetle anıyorum.

    Görüşmek dileğiyle…